Kur'andan Âyetler Tazarru ve Niyaz

1 Ağustos 1962

Kur'andan Âyetler Tazarru ve Niyaz

Kur'andan Âyetler Tazarru ve Niyaz

Selamet - 1. Cilt 5. Sayı

Ağustos 1962 4. Sayfa

(8) Ey Rabbimiz ! bizlere hidayet buyurduktan sonra kalplerimizi haktan saptırma ve kendi canib-i izzetinden bizlere bir rahmet bağışla. Şüphe yok ki vehhab olan ancak sensin.

(9) Ey Rabbimiz ! şüphe yok ki nası kendisinde şüphe olmayan bir gün için toplayan ancak sensin. Şüphe yok ki Allahu Teala vaadinde hulf etmez. ( Al-i İmran suresinin 8 ve 9 uncu ayetlerinin meali alisi)

İZAH :

Bu mübarek ayetler, rasihundan olan zatların cenab-ı haktan hidayet ve ihsan talebinde bulunup ne suretle tazarru ve niyaza devam ettiklerini göstermektedir. Şöyle ki : ‘(ey rabbimiz ! bizlere hidayet buyurduktan) bizleri din-i islamı kabule ve muhkem ve müteşabih olan ayetlere imana muvaffak kıldıktan (sonra kalplerimizi saptırma)bizleri tarik-i haktan ayırma. Rızana muhalif teville ile müteşabihata uymaktan siyanat buyur. ( ve kendi canib-i izzetinden bizlere bir rahmet bağışla) bizlere lütfet, bizleri imanımızda nail olduğumuz hidayette sabit kıl veya kusurlarımızdan dolayı bizlere mağfiret buyur. (şüphe yok ki vehhab olan ) istirham ettiğimiz şeyleri lütfen ve tefaddulen ihsan buyuran (ancak sensin) Ya ilahi ! bu dualarımızı kabul buyur, bizleri hidayetinden, rahmetinden mahrum bırakma.

Bu ayet-i kerime göstermiş oluyor ki insanlar daima havf ile recadan ayrılmamalıdırlar. Hiçbir kimse kendi ibadet ve taatine güvenmemelidir. Ve yine hiç kimse ye’se düşüp hidayetten, merhamet-i ilahiyeden ümidini kesmemelidir. Nice kimseler vaktiyle alim, fazıl, abid, zahit iken bilahare nefislerinin hevasına tabi olmuşlar, bir takım müfsitlere mukarin olarak cadde-i hideyetten ayrılmışlardır.

Bilakis nice kimseler de vaktiyle nefsi emmarelerine tabi, günahkar bir halde yaşarken bilahare bir rahmet-i ilahiye eseri olarak kendilerinde bir intibah vücuda gelmiş, yaptıkları kötülüklerden taib ve müstağfir olmuş, dini ve dünyevi vazifelerini güzelce ifaya başlamış, hüsnü hatimeye mazhar bulunmuşlardır. Nitekim Rasul-ü Ekrem Efendimiz ‘’ allahümme ya mukallibel kulübü vel ebsar sebbit kulübene ala dinik) diye dua buyururdu. Yani ‘’ey kalpleri, gözleri tebdil ve tağyir eden mabudum ! bizim kalplerimizi senin dinin üzerinde sabit kıl ‘’ ne mühim bir dua. İşte bu bizim için bir ders-i intibahtır. Varlığımıza güvenmeyelim, daima cenab-ı hakka iltica edelim. Hidayette, diyanette sabit kadem olmamızı onun merhametinden, bipayan olan lütfu ihsanından niyazda bulunalım.Hidayet = hüda : hak yolu, tarik-i hakkı beyan, doğru yola gitmek, matluba kavuşturacak olan şeye delalette bulunmak, tarik-i hakka bilfiil isal etmek, böyle bir yola süluk eylemek manasınadır. Mübarek peygamberler lisanıyla ve kitaplar inzaliyle nası tarik-i hakka davet ve teşvik de bir hidayet demektir. Rahmet de acımak, esirgemek, tab’ın meyl ve rikkati, isal-i hayri irade, cenab-ı hakkın kullarına ba’del mevt lütuf ve ihsanı demektir.

‘’bu kadar cürm-ü seyyiatımla

Rahmet ümidimin budur sebebi

Ki buyurmuştur Hüdayı azze ve cell

Sebakat rahmeti ala gadabi’’

Ömer Nasuhi Bilmen