Kur'an-ı Kerim'i Tetkik: Nur Ayetlerinin Meal-i Alisi ve Tefsiri

1 Kasım 1961

Kur'an-ı Kerim'i Tetkik: Nur Ayetlerinin Meal-i Alisi ve Tefsiri

Kur'an-ı Kerim'i Tetkik: Nur Ayetlerinin Meal-i Alisi ve Tefsiri

Hilâl - 2. Cilt 21. Sayı- Kasım 1961-2. Sayfa

لِيَجْزِيَهُمُ اللّٰهُ اَحْسَنَ مَا عَمِلُوا وَيَز۪يدَهُمْ مِنْ فَضْلِه۪ۜ وَاللّٰهُ يَرْزُقُ مَنْ يَشَٓاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ

Allahu teala hazretleri, kendilerini amellerinin daha güzeli ile mükafata erdirsin, amellerinin kusurlarını gidersin, kendilerine amellerinin en güzel mükafatını ihsan buyursun. مَنْ يَشَٓاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ

Ve onlara fazlı kereminden ziyadesini de versin, amellerini kat kat iyilikle karşılasın, kendilerine hatrı hayale gelmedik nimetler ihsan buyursun. Onun lütfu atıfetine nihayet mi vardır? وَاللّٰهُ يَرْزُقُ مَنْ يَشَٓاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ Ve allahu azimüşşan dilediği kuluna hesapsız olarak maddi, manevi rızıklar, atiyyeler ihsan buyurur. Onun lütuf ve keremi her türlü tasavvurların fevkindedir, hesapsızdır, binihayedir. Binaenaleyh kulların vazifeleri, nuru ilahi sayesinde hareket sahasını aydınlatarak saadet yollarını takip etmektir, kerim ve rahim olan hak teala hazretlerinden aflar, lütuflar niyaz ederek o mukaddes, kadim mabudun mecdi azameti barigahına işlerini, bütün varlıklarını tefviz eylemektir. Bundan başka çare yoktur. ‘’Ve ufevvidu emri ilallah innallahe basirun bil ibad ‘’.

Bu ayat-ı kerime hakkında bazı tevcihat :

Müfessirin-i kiramdan bazılarına göre :

مَثَلُ نُورِه۪ كَمِشْكٰوةٍ nazm-ı kerimindeki nurdan murat, ya Kur’an-ı mübindir veya din-i celil-i İslamdır veya Rasulü Ekrem efendimizdir. Yahut müminlerin kalplerinde lemean edip duran bir iman ve hidayet, bir ibadet ve taat nurudur.

  1. Bir kere şüphe yok ki Kur’an-ı Mübin, bir nuru ilahidir. Nitekim ; وَاَنْزَلْنَٓا اِلَيْكُمْ نُورًا مُب۪ينًا ayeti kerimesi de bunu natıktır. Sizlere apaçık bir nur indirdik nazmı celili de bunu natıktır. Mushafları tezyin, kalpleri tenvir eden kur’an-ı Kerim, hak tealanın vahyine müstenit, kelamullah olmakla pek kutsi, pek mübarek bir varlığı haizdir. Bu kitabı hakimin ayetleri öyle şark ve garbın eseri değildir. Zaman ve mekandan münezzeh olan Allahu azimüşşanın kelamıdır. Bu ayetlerin hükümleri yalnız şarka veya yalnız garba değil, bütün beşeriyete müteveccihtir. Bu semavi kitabın ihtiva ettiği hakikatler, hikmetler, şerh ve tefsir edilmese bile, gözler önünde olanca vuzuhu ile, olanca nuraniyeti münceli olup duracak bir vaziyettedir. Bu, bir nurlar, feyizler, mucizeler mecmuasıdır. Artık böyle kutsi, mübarek bir kitab-ı ilahiye nailiyet, şüphesiz bir hidayet eseridir.

  2. Din-i islama gelince bu da muhakkak ki bir nuru ilahidir. Nitekim ‘’O öyle bir Allahtır ki zie rahmet eder, melekleri de hakkınızda mağfiret diler, ta ki sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın, yani sizleri küfür ve masiyet zulmetlerinden kurtararak iman ve taat nuruna, islamiyetin fuyuzatına ebediyen mazhar buyursun. O kerim mabut, müminlere çok merhametlidir.’’ mealinde olan ‘’ هُوَ الَّذٖي يُصَلّٖي عَلَيْكُمْ وَمَلٰٓئِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِؕ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنٖينَ رَحٖيماً ﴿٤٣﴾’’

Evet , dini islam bir nurdur. Onun semavi varlığı ceziretül Arapdan parlamağa başlayıp az bir zaman içinde yeryüzünün birçok parçalarını tenvire muvaffak olmuştur. Bu mukaddes dinin vazıı Allahu tealadır. Mübelliği de Hatemül Enbiya efendimizdir. Bu, fıtri ve umumi bir dindir, bunun hitabeleri yalnız şarka, yalnız garba ait olmayıp bütün beşeriyet alemine müteveccihtir. Bu mübarek dinin ulvi mahiyeti o kadar ruşen, o kadar vazıh, o kadar hikmet karindir ki bunu ispat için delile hacet yoktur. Bu, bir nurlar kaynağıdır, bütün esasları, bütün hükümleri birer nurdur, birer hidayet meşalesidir. Artık böyle yüksek, hakiki bir dine nail olmak ne büyük bir hidayet eseridir, ne muazzam bir inayeti ilahiye neticesidir. Bunu düşünmeli.

  1. مَثَلُ نُورِه۪ nazm-ı kerimindeki nurdan murat, Nebiyyi Ekrem efendimiz olduğuna nazaran (mişkat) o Rasul-u zişanın nezih, latif sadr-ı şerifinden kinayedir. Zücaceden murat, anın münevver ve mutahhar kalbidir. Misbah’dan murat haiz oldukları nübüvvet ve risalettir. İbrahim aleyhisselama müntehi olmaktadır. Yekadü zeytühe yudiu kavli keriminden murat, Rasul-ü ekremin nübüvvet ve risaletinin kemaliyle zahir, bedihi olmasıdır ki bilfarz kendisi bir nebiyyi Zişan olduğunu söylemese bile bütün evsaf ve etvarı, bütün fıtri mehasin ve kemalatı kendisinin bir peygamberi alişan olduğunu aleme göstermeğe kifayet eder.

لَا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍۙ nazmı mübini de Rasulullahın ibadetlerinden batıya yüz çeviren Yahudilerden ve doğuya yüz döndüren Nasranilerden müteberri olup hanif, müslim, kabetullaha müteveccih, yüksek bir istivayı haiz olduğuna işarettir.

‘yukadü min şeceratin müberaketin’’ kavli kerimindeki mübarek şecereden murat, İbrahim aleyhisselamdır ki Fahr-i Alem efendimiz , o nebiyyi Zişanın neslinden zuhur ederek beşeriyet alemini nurlar içinde bırakmıştır.

‘’nurun ala nur’’dan murat da Rasulü Ekremin zatındaki nübüvvet ve asalet nuru şerafet nurlaarından ibarettir ki bunlar birbirine munzam bulunmuş, hatemül enbiya efendimiz, bütün bu muzaaf nurlara mazhariyetle temayüz etmiştir.

پدر نور و پسر نوريست مشهور

‘’peder nuri püser nurist meşhur

Ez inca fehm kün nuru ala nur’’

‘’ يَهْدِي اللّٰهُ لِنُورِهٖ مَنْ يَشَٓاءُؕ’’ nazmı celilinden murat da hak tealanın dilediği herhangi bir mesut kulunu Rasulü Ekremin yoluna sevkedip anın nuru nübüvvetinden müstefit ve anın mukaddes dinine, şeriatına tebaiyetle fevzü necata nail buyurmasıdır. Nitekim diğer bir ayeti kerimede Rasulü Ekrem efendimize ‘’sirac-ı münir’’ denilmiştir ki parlak, etrafı aydınlandıran çırağ manasınadır.

  1. ‘meselu nurihi’ nazmı mübinindeki nurdan murat, müminlerin kalbindeki iman ve hidayet, ibadet ve taat nuru olduğuna nazaran da ‘mişkat’ dan murat, herhangi bir müminin temiz nefsidir. Zücaceden murat, saf sinesidir. Misbah’dan murat, kalbinde parlayan iman ve Kur’andan ibarettir. ‘şecere-i mübareke’den murat, yalnız allahu tealaya olan ihlastır. La şarkiyyeten ve la garbiyyetin’den murat, müminin bir takım hadiselerin tulu ve gurubundan müteessir olmayıp kendi istikametini, kendi diyanetini, kendi letafet ve nedaretini korumaya muvaffak olmasıdır. Bir halde ki merzuk olunca şükreder, müptela olunca sabreder. Hükmedince adalete riayet eder, söyleyince de doğru söyler.

يَكَادُ زَيْتُهَا يُضٖٓيءُ nazmı keriminden murat da müminin halet-i kalbiyesini beyandır ki kendisine telkin edilmese bile hak ve hakikati bilip anlayacak bir kabiliyette olur, haiz olduğu selim bir fıtratla birçok mesail-i mealiyi idrake müsait, keşfe muvaffak bulunur. Nitekim bir hadis-i şerifte ‘’itteku firasetel mümini feinnehu yenzuru binurillah’’ buyurulmuştur. Nurun ala nur kavli celilinden murat da müminin nurlar içinde yüzmesidir. Şöyle ki kamil bir müminin sözü nurdur, işi nurdur, gireceği yer nurdur, çıkacağı yer nurdur, kıyamet günü gideceği yer de nurdur. Böyle bir müminin kalbi nurlar merkezidir, bir hidayet membaıdır, her dini eseri, her ilahi hükmü görüp işittikçe kalbindeki iman ve hidayet nurları artar durur.

از اينجا فهم كن نور على نور

İşte bütün bu nurlara nailiyet, bir hidayeti ilahiye eseridir. Ne mutlu bu nurlara mazhar olanlara.

‘’ayetünnur ile gark oldu gönüller nura

Döndü iman dolu her sine mukaddes Tura’’

Bu ayat-ı celileden alınacak ders hülasası ;

Allahu teala hazretlerinin nurundan murat, gerek bizzat nur-u ehadiyeti olsun gerek Kur’an-ı Mübin olsun, gerek Rasul-ü Ekrem efendimiz ile müminlerin kalplerindeki iman ve islam nuru olsun, bundan şu hakikat tecelli etmektedir ki bütün mükevvenatın hakiki hayatı, bu nur ile kaimdir. Bu bir ilahi, kutsi nurdur. Öyle ilahi bir nur ki bütün insanlık alemi için yegane bir hidayet ve saadet meşalesidir. İnsanlar için yaşamak, doğru yolu görüp takip etmek, maddi ve manevi sahalarda muvaffakiyete ermek için en birinci, en zaruri olan rehber, bu ilahi nurdan başka değildir.

Bu ilahi nurun parlaklığını, kutsallığını tasvir için aciz, fani lisanlar, kalemler kifayet edemez. Bu lahuti nurun ulviyeti, muciz beyan olan Kur’anı kerimin lisanından temsil suretiyle şöyle anlaşılmaktadır ; binlerce ehli imanın bütün gün secdegahı olan, bir nice ricalullahın tesbihleri ile, tehlilleri ile tezeyyün eden muazzam mabetlerinden herhangi birindeki bir mişkat içinde konulmuş latif bir misbah, parlak bir çırağ düşünülsün ki billur bir kandil, parıldayan bir yıldız gibi saf bir fanus içinde parlayıp etrafı aydınlatıyor. Şarka, garba mensup olmayan fevkalade bir zeytin ağacından hasıl olan yağı muttasıl parlamaya müheyya, etrafa ziyalar neşretmesi için ateşe temas ihtiyacından Müberra, bizzat tenevvüre müstait, kat kat nur aydınlığına nihayet yok.

İşte ilahi, manevi nurun mahsus, harici bir timsali. Artık insan böyle bir nura can atmaz mı? Böyle kutsi bir nurdan bihakkın müstefit olmak istemez mi? Bu mübarek nura nailiyet için Allahu tealaya ilticadan başka çare yok. Çünkü allahu azimüşşan bu mukaddes nura yalnız dilediği mesut kullarını kavuşturur, muvaffak eder. Onun nurdan mahrum ettiği kimseler için artık nur bulunamaz.

لَمْ يَجْعَلِ اللّٰهُ لَهُ نُورًا فَمَا لَهُ مِنْ نُورٍ۟

O hakim-i mutlakın delalete düşüreceği kimseler için artık bir hadi mevcut olamaz. وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ O halde insan daima hakka yönelmeli, daima Kerim ve Hakim olan mabuduna yalvarmalı, daima fıtratı asliyesini muhafazaya çalışıp uhdesine düşen vazifeleri ifaya gayret eylemeli ve bu hususta muvaffakiyete nailiyet için mukaddes Halıkının inayet ve siyanetine sığınmalıdır ki dünyada da ahirette de hidayet ve necatına vesile olan bu ilahi nura nail olabilsin.

Ya Rabbi Ya ilahi..bizleri bu ebedi kutsi nuruna mazhar olan mümtaz kullarının zümresine idhal buyur. Amin

Ömer Nasuhi Bilmen