Kesret-i Nüfus -II

20 Mart 1924

Kesret-i Nüfus -II

Kesret-i Nüfus -II

20 Mart 1924-Hicri: 14 Şaban 1342 , Rumi: 20 Mart 1340 - Sebilürreşâd

Sayı: 23. Cilt 593. Sayı

Tenakus-u nüfusa bais ahval ; servetin fıkdanı,esbab-ı maişetin noksanı- medeniyetin terakkisi- sefahate inhimak- vergilerin ağırlığı- hizmet-i askeriyenin imtidadı- beynel akvam muharabatın zuhuru

Teksir-i nüfusa hadim esbap ; memleketin kabiliyet-i tabiyyesi- sa’y ve gayretle hüsnü ahlak- servet-i umumiyeyi hüsnü idare- sanat ve ticaretin tevessüü- hıfzıssıhhaya riayet- bazı tekalifin af ve tenzili- bazı efradın hariçten celbi- izdivaca teşvik- efradın tehzip ve terbiyesine itina ile iftirak hadiselerini tenkıs- sakat ve ıskat-ı cenin facialarının adem-i tevessüüne hadim tedabire tevessül- kesiru’l iyal olan fukara ve duafaya muavenet.

Tenakus-u nüfusa Bais Ahval

İktisadiyunun beyanına nazaran nüfusun azalmasına başlıca şu altı hal bais olmaktadır.

1-servetin fıkdanı ve esbab-ı maişetin noksanıdır. Fakr ve zaruret içinde yaşayan memleketler ahalisi matlup derecede tekessür edemez. Kendi nefsini bile müşkülat ile idare bilen bir adem dünyaya getireceği çocukların maişetlerini temin hususunda pek büyük müzayakaya düçar olacağını düşünür, bu hal ise aile hayatı üzerinde pek fena tesir bırakır. Bundan dolayıdır ki esbab-ı refah ve saadetten kafi derecede müstefit olamayan kıt’at-ı baride süknası pek az olduğu halde ekalim-i mutedilede esbab-ı maişet mebzul olduğundan nüfus-u umumiye binnisbe kesretli bulunmaktadır.

2- medeniyetin terakkisidir.şöyle ki medeniyet-i hazıra, nafi,gayr-i nafi bir takım ihtiyacat ve itiyadatı tevlit etmiştir. Bugün medeni yerlerde yaşayan birçok gençler bir hayli zaman tahsil ile uğraşarak sinn-i teehhülü tehire bırakıyorlar. Bunların bir kısmı mevki sahibi olmak, müdebdep bir hayat-ı içtimaiyeye nail bulunmak emeliyle senelerce izdivacı terk ettiği gibi diğer bir kısmı da daima zihni,ilmi meşağil ile emrar-ı hayat ettiği cihetle teehhülden büsbütün feragat ediyor, bilahare aile teşkiline kıyam etse dahi artık müteaddit evlat babası olmak nimetine nail olamıyor. Bazı kimseler de bulunuyor ki bunlar medeniyet-i garbiyenin ihzar ettiği bir takım gayr-i meşru müesseseler vasıtasıyla huzuzat-ı nefsaniyelerini tatmine çalıştıklarından kendilerini aile teşkiline ihtiyaçtan vareste görüyorlar. Medeniyet-i garbiyenin en şaşadar asarından addolunan ve hakikat halde bir takım fezayih-i içtimaiyenin intişarına vasıta bulunan diğer bir takım müesseseler ise birçok şeban-ı memleketi israfata alıştırıyor, sefahat yollarına sevk ediyor, efrad-ı ailenin saadetine sarf edilmesi icap eden servetler, kıymetli vakitler buralarda mahvolup gidiyor.

3-sefahete,ezvak-ı hayatiyeye tehalük gösterilmesidir. Bir memlekette sefahatin tezayüdü,ailelerin zevk ve sefaya meclubiyeti tenakus-u nüfusu müstelzimdir. Şehirlerde yaşayan birçok zenginlere tesadüf olunur ki bunlar mücerret kendi ezvak-ı hayatiyelerini tatmin emeliyle ya teehhülü terk etmekte yahut vesait-i fenniye ile kuvve-i tenasüliyelerini iptal veya ıskat-ı cenin fazihasına ictisar eylemektedirler. Her memlekette yüz gösteren feminizm cereyanı da bir kısım kadınların evsaf-ı maderanesini pek meş’um bir surette haleldar etmektedir.

4- vergilerin ağırlığıdır. Ahalisi fakir olduğu halde vergileri ağır bulunan memleketlerde aile teşkilatı pek müşkül olacağından böyle yerlerde nüfus tezayüt edemez. Binaberin ahalinin müreffeh bir halde yaşaması ve bu sayede nüfusun tezayüdüyle memleketin izdiyat kuvveti arzu edilirse israfat cihetine asla meyledilmemelidir. Memleketin varidatıyla masarifatı beyninde bir muvazene tesisine ve bu suretle ahaliye tahmil edilecek vergilerin miktarını taklile ve bu vergileri adilane bir tarzda tevzi’e gayret etmelidir.

5- hizmet-i askeriyenin uzun bir müddet devamıdır. Hizmet-i mecburiye-i askeriye binlerce evlad-ı vatanı silah altında bulundurarak bunların vaktiyle aile teşkil etmelerine mani olur. Bunun içindir ki zamanımızda her hükümet, hizmet-i askeriye müddetini tenkıse çalışmaktadır.

6- beynel akvam zuhur eden muharebattır. Bu yüzden azim azim buhranlar vücuda gelir,nüfus-u umumiye pek ziyade tenakus eder, memleketin mütabi nüfusu adeta korumak tehlikesine maruz kalır. Nitekim asırlardan beri tevali eden muharebat yüzünden Şark alemi böyle azim zayiata maru kalmıştır. Binaenaleyh bugün her milletten ziyade biz telafi-i mafate çalışmak, cemiyetimizin efradını tezyit edecek esbabı araştırmak mecburiyetindeyiz. Avrupada bir kilometre murabbai araziye yetmişten ikiyüz yetmişe kadar nüfus isabet ettiği halde bizim memleketimizde bu miktar araziye altı yedi nüfus isabet ediyor ki bu hal cidden şayan-ı teemmüldür. Feyyaz-ı kerim hazretleri bizim memleketimizi her türlü mehasin-i fıtriyenin bir tecelligah-ı bedii olmak üzere yaratmıştır. Bizim memleketimizin havası latif, surları mebzul,kuvve-i inbatiyesi mükemmel, birçok menabi-i serveti mevcuttur. Bu kıymetli arazinin her kilometre murabbaı yüzlerce nüfus besleyebilmek kabiliyetini haizdir. Elverir ki biz bunlardan istifade etmek yolunu bilelim.

-Teksir-i nüfusa hadim esbap

Bu memleketin nüfusunu tezyide hadim birçok esbap vardır. Başlıcası şunlardır ;

-memleketin kabiliyeti yani servetiyle menabi-i tabiyesinin mebzuliyetidir. Havası güzel, surları mebzul, kuvve-i inbatiyesi çok olan iklimlerde maişet, kolaylıkla temin edilebileceğinden bu gibi yerlerde nüfus-u umumiye daima terakkiye müsteit bulunur. Binaenaleyh bu gibi araziye malik olan milletler bundan istifade ederek nüfus-u umumiyeyi tezyide çalışmalıdırlar.

2-milletin say ve gayreti ve hüsn-ü ahlak ile ittisafıdır. Daima say ve gayrette bulunan insanlığa layık ahlak ile ittisaf eyleyen milletlerin nüfus-u umumiyesi artar. Bilakis atalet ve meskenet içinde yaşayan ve ahlaksızlık yüzünden birçok faciaların kurbanı olan milletlerde efrad-ı ahali günden güne azalır biter. Binaenaleyh bir millet yaşamak isterse müterakki milletlerin faaliyet-i hayatiyesini taklit ederek daima çalışmalı ve muhit-i içtimaisini su-i ahlakın netaic-i vahimesinden sıyanete gayret etmelidir. Bir heyet-i içtimaiyenin ahengini bozan, efrad-ı arasına adavet ve münaferet hislerini bırakan şey en ziyade ataletle ahlaksızlıktır. Bir memlekette terbiye-i ahlakiye mefkut, fuhşiyat mütezayit, nas meşrubat-ı kuuliyeye müdavim olursa artık o memleketten hayır beklememelidir.

3- efrad-ı milletin servet-i hususiyelerini hüsn-ü idare etmelidir. Bir cemiyetin saadet-i hayatiyesini temin hususunda servetin pek büyük tesiri vardır. Bir memleketin servet-i umumiyesi efradın servet-i hususiyesiyle mütenasiptir. Servet-i hususiye hüsn-ü idare edilirse memleketin servet-i umumiyesi artar, efrad-ı ahali bundan istifade eder ve binnetice nüfus-u umumiyenin tezayüdü taht-ı emniyete aljnmış olur. Binaenaleyh bir millet, mesut bir hayata nail olmak,başkalarının lütfuna muhtaç bulunmamak, efradının tezayüdünü görmek isterse servetini hüsn-ü istimal ederek israfattan tevakki etmeli, güzel bir fikr-i tasarrufa malik bulunmalıdır. Çünkü bu suretle emrar-ı hayata alışan bir millet arasında temin-i maişet ciheti suhulet-i kesbedeceğinden bittabi efrad-ı millet hem müreffehen yaşar hem de günden güne tezayüt eder. Hasılı bir millet mümkün mertebe sade hayata alışmalıdır.

4-sanat ve ticaretin tevessü ve tekmilidir. Bir memlekette sanayi tevessü eder, ticaret-i dahiliye ve hariciye mihver laikinde cereyan eylerse,bunlar serbest bir daire dahilinde mazhar-ı inkişaf olursa o memlekette efrad-ı ahali için saha-i iştigal müheyya bulunmuş,kolaylıkla barınmak tariki temin edilmiş olur. Bu şeraitin mevcudiyeti ise şüphe yok ki teksir-i nüfusa hadimdir. Binaenaleyh bir memlekette efrad-ı ahalinin çoğalması arzu edilir ise orada bir takım müessesat-ı sınaiye ve saire vücuda getirerek ahalinin servetini tezyide, tarz-ı maişetini tanzim ve teshile çalışmalıdır.

5-umumi ve hususi hıfzıssıhhaya riayettir. Malum olduğu üzere beşeriyet öteden beri bir takım emraz ve ilele maruz bulunmaktadır. Vakit vakit zuhur eden bir kısım mühlik hastalıklar yüzünden nice binlerce efradın terk-i hayat ettiği daima görülmektedir. Maahaza bu gibi hastalıkların mümkün mertebe tevessüünü men için müterakki milletler tarafından sarf edilen mesai oldukça muvaffakiyetle neticelenmiş, bir zamanlar pek vahim neticeler vermekte olan çiçek gibi,kuş palazı gibi bir hayli hastalıkların zuhuruna,tevsi-i daire-i vehamet etmesine mani olacak çareler bulunmuştur. Zaten cenab-ı hak hiçbir illet yaratmamıştır ki onun için bir deva yaratmış olmasın.

Keşful Ğumme’de beyan olunduğu üzere bir arabi huzur-u nebeviye gelerek ‘’ ya Rasulallah hasta olduğumuz zaman tedavide bulunalım mı?’’ diye sormakla Risalet meab efendimiz hazretleri

ما أنزل اللهُ داءً إلا أنزل له شفاءً علمَهُ من علمه وجهلَه من جهِله’’ buyurmuşlardır ki ‘’evet, tedavide bulununuz, cenab-ı hak her hastalık için mutlaka bir deva yaratmıştır,bunu bilen bildi, bilmeyen de bilmedi’’ mealindedir. Binaenaleyh herkes sıhhati yerinde bulundukça bunun kıymetini takdir ederek hıfzıssıhha kavaidine riayetkar olmalı, hasbel beşeriye hasta olduğu takdirde de etıbba-yı hazikaya müracaat etmelidir. Hükümet dahi hıfzıssıhhaya itina ederek sokakların nezafetine, hanelerin hıfzıssıhha kavaidine muvafık bir halde inşa edilmesine, bir takım emraz-ı sariye ve müstevliyenin zuhuruna sebebiyet verecek ahvaline menine ve ledeyil icap tathirat-ı fenniye icrasına bezl-i mukadderat etmelidir.

Müterakki memleketlerde birçok teşkilat-ı sıhhiye mevcuttur. Bu gibi teşkilattan mahrum olan yerlerde ise mütenevvi hastalıklar yüzünden birçok vefayat vukua gelmektedir. Meatteessüf bizim memleketimizde de bu cihete layıkı veçhile itina olunmamıştır.

Mevcut efradını hüsn-ü sıyanet edemeyen bir memleketin teksir-i nüfusa muvaffak olamayacağı ise bedihidir. Memleketimiz de tıbbın,tababetin kadrini takdir edemeyenler vardır. Fakat şunu da itiraf etmelidir ki insaniyete hadim olmakla kendilerini mübahi addeden etıbbadan bir kısmının muhtekirane hareketi fukara-yı ahalinin izdiyad-ı elemine, etıbbaya adem-i müracaatına sebebiyet vermektedir.

Halbuki vatanını seven,hemcinsi hakkında bir re’fet ve şefkat hissiyle mütehassıs bulunan zevat için lazımdır ki birazda menafi-i umumiyeyi kendi menafi-i şahsiyelerine tercih etsinler, birazda miskinlerin de fedakar bulunsunlar.

6-müteaddit evlat sahiplerini bazı tekaliften af ve kendilerine bazı menafii irae etmektedir. Müteaddit evlat babası olan bir kimse mensup olduğu memleketin kuvvetini, kabiliyet-i iktisadiyesini tezyide hizmet etmiş olacağından her veçhile taltife layıktır. Binaenaleyh bu gibi kimseleri hükümete ait bazı tekaliften istisna etmeli veya bunların hakkında bu tekalifin miktarını tenzil etmelidir. Hatta imkanı müsait olduğu takdirde kendilerine bir miktar tahsisat vermeli. Ve kabiliyetleri nazara alınarak başkalarına tercihen bazı hidemat-ı devlette istihdam edilmelidir. Bu hal sair aile reisleri için vesile-i teşvik olur. Bu gibi teshilata nail olacağını bilen bir kısım erkekler için müteaddit evlat babası olmasından korkuya o kadar mahal kalmaz,bunun neticesinde memleketin nüfusu tezayüt etmiş olur.

7-hariçten bazı efradın celbiyle memlekette tavattun etmelerini temin etmektedir. Bir memlekete hariçten celp edilecek efradı bittabi o memleketin nüfus-u umumiyesini tezyit eder. Fakat bu hususta nazar-ı dikkate alınacak bazı cihetler vardır. Ezcümle celp olunacak efrat ile ahal-i mahalliye arasında dinen,ahlaken bir merbutiyet-i maneviye bulunmamalı, bunların celbi memleketin idaresine, devletin siyaset-i atiyesine bir zarar iras etmemelidir.

8-erkekleri izdivaca teşvik ve bu hususta lazım gelen teshilatı irae etmektir. Malum olduğu üzere izdivaç, bir emr-i şeridir. Dini,dünyevi birçok mesalih ve fevaidi camidir. İnsal-i beşeriyenin meşru, nezih bir surette tezayüdüne baistir. Binaenaleyh bekar hayattının devam ve tevessüüne meydan vermek muvafık olamaz.

Nikah hususunda birçok terğibat-ı şeriyye vardır. Ezcümle bir hadis-i nebevide ‘’ النكاح سنتي فمن أحب فطرتي فليستن بسنتي ‘’ buyrulmuştur ki ‘’benim fıtratımı seven benim sünnetimle amil olsun,sünnetimden biri de şüphe yok ki nikahtır’’ mealindedir. Bu kadar terğibat-ı aliyeye rağmen yine vaktiyle izdivaç edemeyen birçok din kardeşlerimize tesadüf olunmaktadır. Buna sebep de ekseri teehhül hususunda birçok zait masarif-i ihtiyarine ve fazla miktarda da mehir tesmiyesine lüzum görülmesidir.

Birçok kimselere tesadüf olunuyor ki ya kendisi evlenmek veya çocuklarına mehir ve cihaz tedarik edebilmek için medar-ı taayyüşü olan akarını,arazisini satıyor, en kıymetli,en lüzumlu emval ve emlakini elden çıkarıyor. Bu hususta görenin beliyyesi de birçok kimselerin borca girmesine, birçok sermayelerin beyhude yere sarf edilmesine sebebiyet vermektedir. Doğrusu bu gibi zayi-i serveti mucip olan muzır adetlerden tevakki edilmesi menafi-i İslamiye namına temenni olunur.

9-efrad-ı milletin terbiyesine, tehzib-i ahlakına itina edilerek talak vukuatını tenkise çalışmaktır. Hüsn-ü ahlaka, güzel bir terbiyeye malik olmayan aile arasında niza ve şikak eksik olmadığından bu sebeple birçok iftirak hadiseleri zuhura gelmekte ve binnetice bundan nüfus-u umumiye müteessir bulunmaktadır. Halbuki dini, ahlaki güzel bir tehzip ve terbiyeye mazhar olan aileler arasında bu gibi saadet-i içtimaiyeye münafi haletin tehaddüsü pek nadirdir. Binanenaleyh halkın tehzib-i ahlakına,tenvir-i ezhanına çalışarak kendilerine güzel bir terbiye verilmelidir ki bu gibi vukuatın tevessüüne meydan kalmasın.

10-sakat ve ıskat-ı cenin hadiselerinin azalmasını temine çalışmaktadır. Birçok yerlerde muhtelif esbap tesiriyle sakat vaki olmakta, ıskat-ı cenin seyyiesi irtikap olunmaktadır. Bunun neticesinde de memleketin nüfusu pek ziyade azalıyor ve birçok mehalik-i hayatiye vücuda geliyor. Binaenaleyh sıhhi, ahlaki, içtimai bir kısım tedabire tevessül ederek sakat ve ıskat-ı cenin facialarının önünü almaya gayret etmelidir.

11-kesiru’l ıyal olan fukaraya ve sair aceze-i nasa muavenet icrası için bir takım müessesat-ı Hayriye vücuda getirilmesidir. Cemiyet halinde yaşayan insanlar arasında bir tesanüd-ü içtimai lüzumu aşikardır. Hiçbir medeni cemiyet yoktur ki efradı beyninde muhtaç-ı muavenet olanlar bulunmasın. İşte bu lüzum-u içtimaiyeye binaendir ki müterakki memleketlerde birçok müessesat-ı Hayriye mevcuttur. Müslümanların bütün insaniyete ve bilhassa kendi din kardeşlerine muavenet ve müzaherette bulunmaları ise mensubiyetiyle mesut oldukları din-i Mübin-i islamın icabat-ı aliyesindendir. (وَاللَّهُ فِى عَوْنِ الْعَبْدِ مَا كَانَ الْعَبْدُ فِى عَوْنِ أَخِيهِ)

Ömer Nasuhi