Amerikalıların Suallerine Cevap VI

10 Kasım 1956

Amerikalıların Suallerine Cevap VI

Amerikalıların Suallerine Cevap VI

10 Kasım 1956-989. Sayfa- Dergi: Sebilürreşad

Sayı: 10. Cilt 232. Sayı

  1. Present day leadership of your religion. (Is this leadership acknowledged? By what part of believers? What title is given to your leader?)

  1. Dininizde bugünkü liderlik. (Böyle bir liderlik kabul ediliyor mu? Kimler tarafından kabul ediliyor? Liderinize verilen unvan nedir?)

  1. Dinimizin ahkamına riayet, her Müslüman için bir vazifedir. Cemaat halinde ifa edilen dini vazifelere riyaset ve nezarette bulunmak için birer rehber, birer muallim mahiyetinde olmak üzere muayyen dini memurlar vardır. İmamlar, hatipler, vaizler gibi. Vakit vakit tehaddüs eden bazı hadiselerin dini hükümlerini öğrenmek ve ibadetlere ait meseleleri güzelce anlamak için kendilerine müracaat edilen dini ve resmi memurlar da vardır ki bunlara müftü namı verilmektedir. Yurdumuzun bu gibi dini müesseselerinin ve memurlarının başında diyanet işleri reisliği vardır. Dini işlere nezaret, din memurlarını tayin salahiyeti ile tesis edilmiş, bütün Müslümanlarca bir hürmet ve tazim ile kabul edilmekte bulunmuştur.

  2. Miracles (supernatural happenings among men or people. Compared to miracles done in ancient times)

2-Mucizeler (İnsanlar ve milletler arasında fevkalbeşer olaylar. Eski zamanlarda olan mucizelerle mukayesesi)

2-İnsanların vücuda getirdikleri bir takım fevkalade görülen keşifler, sanat eserleri, bütün tabiat kanunları dahilinde vücuda gelmiş hadiselerdir. Bunların hiçbiri haddi zatında fevkalbeşer değildir. Sonra bir kısmı mümin, salih zatların ibrazına muvaffak oldukları kerametleri vardır ki bunlar haddi zatında birer harika ise de kudreti ilahiyeye nazaran imkân dairesinde bulunurlar. Mamafih bunların hiçbiri vaktiyle peygamberanı Zişan tarafından ibraz buyurulmuş olan mucizeler derecesinde bir harika sayılmaz. Mucizeler ise nübüvvet ve risalet iddiasında bulunan zatların bu iddialarında sadık olduklarını izhar için maddi esbaba tevessül edilmeksizin izharına muvaffak oldukları mühim harikalardır ki nübüvvet ve risaleti haiz olmayan insanlar tarafından bunların emsalini izhar etmek asla kabil olamaz. Binaenaleyh hiçbir harika, fevkalbeşer görülen hiçbir olay, mucizeler ile kabil-i kıyas olamaz. Nübüvvet ve risalet ise hatemül enbiya vel mürselin hazreti Muhammed aleyhissalatü vesselam efendimizle nihayet bulmuş olduğundan artık dünyada insanlar tarafından mucize ibrazına imkân kalmamıştır.

  1. Is a church organization necessary (Is a tangible organized body or group necessary to constitute an acceptable church according to your religion ? )

3-Bir mezhep için organizasyon zaruri midir? (Dininizde bir mezhebin tanınabilmesi için organize bir grubun mevcudiyeti zaruri midir? )

3-Din-i İslamın bütün ahkamı esasen sabittir. İtikadiyata ve ubudiyet vazifelerine ait hükümleri muayyendir. Bunları bilip tatbikata bihakkın muktedir olan bir zat, hiçbir mezhebe mensup olmaya muhtaç olmaz. Uhdesine düşen vazifeleri dini islamın kabul edeceği veçhile ifaya çalışır. Fakat dini bilgiler pek vasidir, herkes bunları ihata edemez. Bir kısım tali derecede meseleler vardır ki bunlar bazı ibadetlere, muamelelere ait olup furuat-ı diniyeden sayılır. Bunların hakkında Kur’an-ı Kerimde veya ehadis-i nebeviyede kati bir beyana tesadüf edilemeyebilir. İşte bu gibi fer’i ve tali meselelere dair dini ilimlerde bihakkın mütehassıs olup cemiyet-i İslamiye tarafından fezail-i diniyeleri müsellem bulunan bazı zatlar içtihatta bulunmuşlar, aralarında bazı ihtilaflar zuhur etmiş, her biri bir hususta bir mezheb-i mahsus sahibi sayılmıştır. Böyle içtihat iktidarını haiz olmayan sair Müslümanların ise kabul-i ammeye mazhar bulunan bu mezheplerden birine kendi rıza ve kanaatleriyle intisap etmeleri icap etmekte bulunmuştur.

Binaenaleyh mesail-i diniyeyi layıkıyla ihata edemeyen efrad-ı müslimin için müçtehit namını almış olan ulemayı islamiyeden birine intisap etmek zaruridir. Bu cihetledir ki bugün islam aleminde Hanefi, maliki, şafii, hanbeli namıyla dört muteber mezhep vardır. İşte bu mezhepleri birçok Müslümanlar deruhte etmiş, bunlara bilfiil müntesip bulunmuş oldukları içindir ki bu mezhepler yaşamakta bulunmuştur. Mamafih islam uleması arasında vaktiyle bir kısım muhterem zevat da bulunmuştur ki bunlar da içtihada muktedir olup birtakım meseleler hakkında kendi kanaatlerini, tespit etmiş, bu veçhile kendileri de ilmen, fıkhen birer mezhep sahibi tanınabilecek bir durumda bulunmuşlardır. Halbuki bugün kendilerine ittiba eden bir zümre mevcut değildir. Fakat onların bu içtihatları, bu mezhepleri birçok dini kitaplarda muharrer bulunmaktadır.

Velhasıl bu mezhepler arasındaki ihtilaflar tali derecedeki meselelere aittir. Aralarındaki muhalefet, esasata ait değildir. Bu cihetledir ki bütün İslam müçtehitleri, mezhep sahipleri birbirlerine karşı hürmetkar oldukları gibi bunlardan herhangi bir mezhebe salik olan Müslümanlar da diğer mezheplere salik olan dindaşlarına karşı hürmeti bir vazife bilmektedirler. Böyle meşru, makul bir mezhep ihtilafı ise birtakım hakikatlerin incilasına, suhuletlerin husulüne vesile olacağı cihetle bir rahmet-i ilahiye sayılmaktadır. Nitekim mübarek peygamberimiz de ‘’ihtilafu ümmeti rahmetün’’ buyurmuştur. Yani bu ümmeti merhumenin ihtilafı, bir kısım tali derecedeki meselelerde muhtelif içtihatlara muvaffak olmaları, haklarında bir rahmet-i ilahiyedir.

İstanbul Müftüsü Ömer Nasuhi Bilmen